Duyuru

Collapse
No announcement yet.

Boğaziçinde Tarih

Collapse
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
new posts

  • Boğaziçinde Tarih

    Feridun Bey Bahçesinden Emirgana

    “…Doğumundan ölümüne kadar bir ana kompleksinin şiddetli ve tehlikeli tablosunu yaşamış olan Dördüncü
    Sultan Murat ,Revan seferinden zaferle dönmüştü.Revan Kalesi’ni fethettiği zaman, kendisinden aman dileyen
    iki mühim sima vardı:Kale muhafızı Emirgune oğlu Tahmasp Kulu Han ile kahyası Murat Ağa.
    Emirgune Oğlu Rafizi (1) ,Murat Ağa ise aklı başında bir Sunni idi. Bunların dehaletini (2) kabul eden Dördüncü
    Sultan Murat Kulu Han’ı maiyetiyle beraber affederek vezaret(vezirlik)payesi vermiş, murassa sorguç(3) , hançer
    ve kılıç ihsan edip üç hil’at (4) giydirmek suretiyle taltif eylemiş ve Emirgüne Oğlu da kalenin anahtarlarını padişaha
    teslim ederek içindeki hazine İstanbul’a getirilmişti.

    Affedilen Kulu Han’a Yusuf Paşa ismi verilmiş ve padişah kendisinden istifade etmek istediğinden uhdesine
    Halep Valiliği tevcih olunmuş fakat tutumu halk tarafından hoş karşılanmadığından, kalabalık maiyetiyle beraber
    istanbul’a getirtilmiştir.
    Bir idareci olarak kendisinden faydalanılmayan Yusuf Paşa , kısa zamanda hem vezir hem de müsahip olarak
    padişaha yakın ve makbul kimseler arasına girmiştir.Öyle ki rind , şen şatır ,hoş meşrep , şair ve musıki ehli olan
    eski Revan emiri , padişahın eğlence arkadaşı olunca kendisine Kağıthane’de bir mesire, Ahırkapı’da muhteşem
    bir saray ve Boğaziçi’nde de Feridun Bey Bahçesi ihsan olunmuştur.

    Bizans devrinde bir servi ormanı olan bu mevki, 16.asırda Münşeat’çı (5) Feridun Bey’in tasarrufunda ,eşine
    ender rastlanan bir yeşillik dünyası olmuştu.Koruları,türlü ağaçları ve servileriyle meşhur olan bu küçük köy,zevk ve
    sefa ehli Emirgüne Oğlu’nun eline geçmekle,İran tarzında muhteşem bir köşk ve sahilsaray ile büsbütün
    revnaklanmış bulunuyordu.
    Nakışlar, oymalar ve çinilerle süslenmiş bu cennet köşesine zaman zaman Padişah da gelirdi…”


    “…16.yüz yılın bir edip-diplomatı olan Feridun Bey’in belki de münşeatını içinde yazdığı bu bahçe ve bu semt ,Emirgüne Oğlu’nun
    uhdesine geçtikten sonra artık platonik hüviyetini madde ihtirasına, kuvvet , keyf ve zevk gösterilerine terk etmiş bulunuyordu…”

    “…Amma, bu dünyanın bir kararda kalmayan nakışlarından bir nakış olan o zevk ve sefa kervanı da, henüz bir delikanlı
    sayılacak kadar genç olan padişahın (Sultan IV.Murat) ölümüyle birdenbire olduğu yerde donup kaldı.
    Donup kalma da ne kelime? Dağıldı. Bozuldu ve her parçası bir yana savrulup gitti.Tahtın yeni sahibi Sultan İbrahim,
    Yusuf Paşa’yı (Emirgüne Oğlu) öldürtmüş ,böylece de köşkleri yalıları, bağ ve bahçeleri elden ele geçer olmuştu.

    Vaktaki devir Birinci Sultan Abdülhamit zamanına gelip dayandı,toprağına da tebasına da aşkla bağlı olan bu melek
    huylu hükümdarın fermanı, Emirgüne Han’ın topraklarını bir köy haline getirerek halkın hizmetine açtı. Bir cami ile bir de
    çeşme yaptırarak, Boğaz’ın en güzel köylerinden bir köy olan Emirgan’ı kurmuş oldu…”

    Dipnotlar:
    1-Kelime manası “terk eden,ayrılan,bırakan kimse” olan Rafizilik VII. Yüz yıl ortalarında Yahudi asıllı İbni Sebe tarafından
    kurulan, Hazreti Ali ve onun soyuna aşırı ölçüde bağlı, Sünniliğin bütün görüşlerine karşı olan, Şiiliğin bir kolu sayılan tarikatın adıdır. 2-2-Sığınmak, aman dilemek.
    3-Osmanlı döneminde, padişahın ve vezirlerin başlıklarına takılan, tüylerden ve mücevherlerden yapılmış, püskül biçiminde süs.
    4- Padişahların ya da vezirlerin, belli bir göreve getirilen kişilere, bu işlerin bir ödülü ya da anısı olarak ya da doğrudan
    ödüllendirmek üzere verdikleri değerli kumaş ya da kürkten yapılmış kaftan ve bu kaftanı giydirmeleri.
    5-Osmanlı yazım geleneğinde mektuplar dahil her çeşit mensur(düz) yazıyı bir araya toplayan eserler.


    Boğaziçinde Tarih
    Semiha Ayverdi
    Baha Matbaası/İstanbul 1976/3.Basım


İşleniyor...
X